Sayıştayın Hukuki Statüsü, Sayıştay Bir Yargı Organı Mıdır?

Mali Yönetim Mali Yönetim ve Kontrol
Sayıştayın Hukuki Statüsü, Sayıştay Bir Yargı Organı mıdır?
Özeti :

Biz bu derleme/makalemizde, Sayıştay’ın Yargılama Sistemimizdeki yeri ve konumu konularına dair görüşleri ve şahsi düşüncelerimizi ortaya koyma gayreti içinde olacağız.

  İhale ve mali konularda DANIŞMANLIK ve EĞİTİM talepleriniz için iletişime geçmek üzere lütfen TIKLAYINIZ

SAYIŞTAY BİR YARGI ORGANI MIDIR? (MALİ HUKUK SAYI: 155, EYLÜL-EKİM 2011)

 

1.GİRİŞ:

Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen bir karar ile Adalet Bakanlığı tarafından Devlet Personel Başkanlığının talebi üzerine verilen mütalâa Anayasamızda bulunan ve Sayıştay’ı Yüksek Yargı Organları arasında gösteren hükme rağmen, Sayıştay’ın bir yargı organı olup olmadığının tartışmaya açılmasına vesile olmuştur.

Biz bu derleme/makalemizde, Sayıştay’ın Yargılama Sistemimizdeki yeri ve konumu konularına dair görüşleri ve şahsi düşüncelerimizi ortaya koyma gayreti içinde olacağız.

 

2. ANAYASA’MIZDAKİ DÜZENLEMELER ve GÖRÜŞLER:

Bu çalışmamız bir tarihçe olmaktan öteye bugünkü konumu ortaya koyma amacını taşımaktadır. Ancak, ilk kuruluşundaki konumuna değinilmesinde fayda görülmektedir. Sayıştay Osmanlı İmparatorluğunun batılılaşma yolunda attığı adımların başında gelmektedir. Tanzimat Fermanından sonraki yıllarda kurulmasına karar verilen ve günümüzdeki adı Sayıştay olan kuruluş, bu dönemde İmparatorluğun harcamalarının denetlenebilirliğini ortaya koyma amacını öne çıkaran bir kuruluştu, bu dönemde Savcıların (Müdde-i Umumi) paşaları bile sorgulama, gerekli hallerde gözaltına alma yetkileri dahi vardı. Biz bu çalışmamızda Cumhuriyet Dönemi Anayasalarında Sayıştay’ın konumuna değinmeyeceğiz. Halen yürürlükte bulunan 1982 Anayasasındaki gelişmelere yer vermeye gayret edeceğiz.

Bilindiği gibi 1982 Anayasası’nı 1980 12 Eylül döneminin olağandışı ortamında teşkil edilen Danışma Meclisi hazırlamıştır. Bu Meclisin hazırladığı metinde; “Sayıştay, hesap mahkemesi olarak nitelenmiş ve yüksek mahkemeler arasında sayılmıştır. Anayasa tasarısının Milli Güvenlik Konseyi'nce incelenmesi sırasında ise, Sayıştay yargı organı sayılmayarak Danışma Meclisi metni değiştirilmiştir. Milli Güvenlik Konseyi'nce bu konuda yapılan değişikliğin gerekçesinde; ("...yargı yetkisinin ancak Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılabileceği göz önünde tutularak, Sayıştay, "İlk ve son derece hesap mahkemesidir." ibaresi metinden çıkartılmıştır...")” denilmek suretiyle Sayıştay’ın yargı organı olmadığı hususu öne çıkarılmıştır. Ne var ki, Anayasamızda zaman içinde yapılan düzenlemeler neticesinde Sayıştay ‘Yüksek Yargı Organları’ arasında sayılmıştır.

 

2.1 Adalet Bakanlığının Görüşü (*) :

2011 yılının haziran ayında yapılacak seçimler öncesinde Başbakanlık Personel Başkanlığınca 26.01.2011 tarih ve 2045 sayılı yazı ile Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürlüğünden, Sayıştay Meslek Mensuplarının aday adayı olmak üzere istifa etmeleri halinde görevlerine geri dönmelerinin mümkün olup olmadığı yönünde görüş bildirilmesi istenilmiştir. Adalet Bakanlığınca konu hakkında hazırlanan ve Başbakanlığa gönderilen 16.02.2011 tarihli ve 115/937 sayılı yazıda Sayıştay meslek mensuplarının hakim ve savcı olarak kabul edilemeyecekleri yönünde görüş ortaya konulmuştur.

 

2.2 Ankara 7’nci İdare Mahkemesinin Görüşü (*) :

Açılan bir dava üzerine Ankara 7’nci İdare Mahkemesince verilen 14/07/2011 tarihli ve 2011/1195 Esas No.lu kararda; “26/04/1961 tarihli ve 298 sayılı Kanunun Ek 7. maddesinde; "Yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar ile subay ve astsubaylar hariç olmak üzere; milletvekili ve mahalli idareler genel ve ara seçimlerinde aday ve aday adayı olan Devlet memurları ve diğer kamu görevlileri, adaylığı veya seçimi kaybetmeleri halinde, Yüksek Seçim Kurulunca seçim sonuçlarının ilanını takip eden bir ay içinde müracaat etmeleri kaydıyla eski görevlerine veya kazanılmış hak aylık derecelerindeki başka bir göreve dönebilirler." hükmüne yer verilmiştir.

Bu şekilde kanun koyucu, kamu görevlerinde uzun yıllar çalışarak bilgi ve deneyim kazanmış olanların parlamentoda hizmet vermelerine ve bunların bilgi ve tecrübelerinden yasama faaliyetlerinde de yararlandırılmasına olanak sağlamak ve seçmenlerin daha çok ve nitelikli adaylar arasından seçme haklarını kullanmalarını kolaylaştırmak amacıyla, yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar ile subay ve astsubaylar dışında kalan kamu görevlilerinin görevlerinden ayrılarak milletvekili seçimlerine katılmalarına olanak tanımış ve ayrıca daha çok sayıda kamu görevlisinin seçimlere katılmasını kolaylaştırmak için de bu şekilde görevden ayrılan, ancak milletvekili adayı olamayan ya da aday olmakla birlikte seçimi kazanamayanların belli süre içinde başvuruda bulunmaları koşuluyla yeniden eski görevlerine; bunun mümkün olmaması halinde, kazanılmış hak aylık derecelerine uygun bir başka göreve dönebilmelerini olanaklı kılmıştır.

Bakılan uyuşmazlığın çözümlenebilmesi için öncelikle Sayıştay'ın Anayasal konumunun ve 298 sayılı Kanunun Ek 7. maddesinde yer alan "Yüksek mahkeme üyeleri, hâkimler, savcılar ve bu meslekten sayılanlar" ibaresindeki "bu meslekten sayılanlar"dan kimlerin kastedildiğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

1982 Anayasasının 'Yargı Yetkisi' başlıklı 9. maddesinde; yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı belirtilmiş ve 'Yargı' başlıklı Üçüncü Bölümünün II. Kısmında Yüksek Mahkemeler Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi olarak sayılmış; III. Kısımda idari bir kurul olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna yer verildikten sonra IV. Kısmında da Sayıştay'a yer verilmiştir.

Anayasa'nın yargı ile ilgili kurallar karşısında Sayıştay'ın konumu, Anayasa Mahkemesinin 23.05.1992 tarihli ve 21236 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 11.07.1991 tarihli ve E:1990/39, K1991/21 sayılı kararında değerlendirilmiş ve buna göre; Anayasa'nın Yüksek Mahkemeler başlığını taşıyan II. ayrımı da, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi'nin düzenlendiği ve yüksek yargı organları ile yargı düzenlerinin tek tek sayıldığı ancak, Sayıştayın yüksek yargı organları ve her hangi bir yargı düzeni arasında gösterilmediği; Sayıştay'ın, Anayasa'nın 160. maddesine göre TBMM adına denetleme yapmak ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla görevli olması nedeniyle Anayasal bir kuruluş olsa bile, yargı organı olmadığı ve sonuç olarak; Sayıştay, Anayasa'nın 160. maddesine göre, temelde TBMM adına mali denetim görevini yapan ve özel olarak da bu denetim çerçevesinde aleyhine hiç bir yargı organına başvurma olanağı bulunmayan kimi kesin kararlar alan kendine özgü bir anayasal kurum olup, yargı kuruluşlarına benzemeyen görev, yetki çalışma yöntemleri ve aleyhine yargı yollarının izlenmesi olanaksız kimi kesin hükümler kurması nedeniyle bir yargı kuruluşu sayılamayacağı ve meslek mensuplarının da hâkimlere ilişkin hükümlere bağlı tutulamayacağına karar verilmiştir.

Öte yandan, 15.12.1993 tarihli ve 21789 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Uyuşmazlık Mahkemesinin 15.11.1993 tarihli ve E:1993/46, K1993/43 sayılı kararında ise, Sayıştay kararı nedeniyle oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının çözümlenmesi istemiyle yapılan başvurunun; Sayıştayın, Anayasa'nın 160. maddesine göre temelde Türkiye Büyük Millet Meclisi adına mali denetim görevini yapan ve özel olarak ta bu denetim çerçevesinde aleyhine hiç bir yargı organına başvurma olanağı bulunmayan kimi kesin kararlar alan, kendine özgü bir anayasal kurum olduğundan, her ne kadar Anayasa'nın "yargı" bölümünde yer almakta ise de, yargı mercii sayılması için bu durumun yeterli olmadığı; zira; Anayasa'da yüksek yargı organları ve yargı düzenlerinin tek tek sayıldığı ve yüksek yargı organları ve her hangi bir yargı düzeni arasında gösterilmediği, yüksek yargı organları sayıldıktan sonra III. ayrımda, idari bir kurul olan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, IV. ayrımda da, Sayıştay'ın yer alması karşısında, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi Sayıştay'da Anayasa'nın "yargı" bölümünde yer almakla birlikte, 138 ila 158. maddelerinde belirlenen ve düzenlenen yargı organı niteliğinde olmadığı; Anayasa Mahkemesi'nin 11.07.1991 tarihli ve E, 90/39, K, 91/21 sayılı kararında da bu görüp kabul edildiği ve sonuç olarak Anayasa'nın 158. ve 2247 sayılı Yasa'nın 1. maddesinde sayılan yargı yerleri kapsamına girmediğinden Sayıştay'ca verilen karar ile adli yargı kararı arasında oluştuğu ileri sürülen hüküm uyuşmazlığının incelenmesi, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin görevi dışında kaldığı ve bu nedenle başvurunun 2247 sayılı Yasa'nın 1. ve 24. maddeleri uyarınca reddine karar verilmiştir.

Bu duruma göre, yukarıda açık metinleri verilen Anayasa ve yasa hükümleri ile Anayasa Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi kararları bir bütün halinde değerlendirildiğinde, Sayıştay'ın yargı teşkilatı içerisinde yer almadığı ve bir yüksek yargı organı olarak da kabulünün mümkün olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır.

298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun Ek 7. maddesinde yer alan "hakim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlar" ibaresindeki "bu meslekten sayılanlar" ibaresinin Sayıştay meslek mensuplarını kapsayıp kapsamadığı hususuna gelince;

Anayasanın "Yargıtay" başlıklı 154. maddesinin ikinci fıkrasında, "Yargıtay üyeleri, birinci sınıfa ayrılmış adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir, kuralına;" Danıştay" başlıklı 155. maddesinin üçüncü fıkrasında da, "Danıştay üyelerinin dörtte üçü, birinci sınıf idari yargı hakim ve savcıları ile bu meslekten sayılanlar arasından Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu; dörtte biri, nitelikleri kanunda belirtilen görevliler arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilir."kuralına yer verilmiş olup; "Sayıştay" başlıklı, 160. maddesinde ise; Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştayın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamaz.Vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkında Danıştay ile Sayıştay kararları arasındaki uyuşmazlıklarda Danıştay kararları esas alınır. Mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması Sayıştay tarafından yapılır. Sayıştayın kuruluşu, işleyişi, denetim usulleri, mensuplarının nitelikleri, atanmaları, ödev ve yetkileri, haklan ve yükümlülükleri ve diğer özlük işleri, Başkan ve üyelerinin teminatı kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir. …

Yukarıda belirtildiği üzere, Sayıştay kararlarına karşı idari yargı yoluna başvurulamayacağı yolundaki hükmün, vergi, benzeri mali yükümlülükler ve ödevler hakkındaki Sayıştay kararlarının idari nitelikte olduğuna vurgu yapıldığı ve Danıştay ile olan uyuşmazlıklarda Danıştay kararlarının esas alınacağının kurala bağlanmış olmasının, idari kararlara karşı yargı kararlarının üstünlüğünün vurgulandığı anlaşılmaktadır.

Anayasada, Sayıştay'ın düzenlendiği 160. maddesinde ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununda, "bu meslekten sayılanlar" ibaresine yer verilmemiştir.

Bu meslekten sayılanlar ibaresi, 09.07.1961 tarihli ve 334 sayılı (20.07.1961 tarihli ve 10859 sayılı R.G.) 1961 Anayasasında yer almamış ve daha sonra Anayasada 20.09.1971 tarihli ve 1488 sayılı (22.09.1961 tarihli ve 10859 sayılı R.G.) Kanunla yapılan değişiklikle "Yargıtay" başlıklı 139. maddeye eklenmiştir. 139. maddenin ikinci fıkrasına göre, "Yargıtay üyeleri birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve Cumhuriyet Savcıları ile bu mesleklerden sayılanlar arasından Yüksek Hâkimler Kurulunca üye tamsayısının salt çoğunluğu ile ve gizli oyla seçilir." hükmüne yer verilmiştir. Bu meslekten sayılanlar ibaresini Anayasaya ekleyen 1488 sayılı Kanunun ilgili madde gerekçesinde, "Birinci sınıfa ayrılmış hâkimler yanında, birinci sınıfa ayrılmış Cumhuriyet Savcılarının da Yargıtay üyeliğine seçilebilmeleri imkanı tanınmıştır. Gerçekten, menşeleri ve yetişmeleri aynı olan ve mesleklerinin her kademesinde bir meslekten diğerine geçmeleri mümkün bulunan hakim ve Cumhuriyet Savcılarının, Yargıtay'a üye seçilebilme konusunda farklı işleme tabi tutulmasını haklı gösterecek bir sebep yoktur." gerekçesine yer verilmek suretiyle bu tarih itibariyle Cumhuriyet Savcıları arasından da Yargıtay üyesi seçilebilmesinin amaçlandığı açıktır.

1961 Anayasasının yürürlükte olduğu dönemde, "Yargıtay üye yardımcıları", "hakim sınıfından olmayan raportörler", "hakim yardımcıları" ve "başkanunsözcüleri" gibi görev unvanları kullanıldığından, "Bu meslekten sayılanlar" ibaresiyle bu unvanlardaki kişilerin kastedildiği görülmektedir. Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 27.06.1972 tarihli ve E:1972/25, K:1972/36 sayılı kararında "hakimlik mesleğinden sayılan görevler" için Anayasa Mahkemesinin hakimlikten gelen geçici raportörleri (25/4/1962 tarihli ve 44 sayılı Kanunun 18/B maddesi) ile hakimlikten gelmiş Yargıtay üye yardımcıları (10.07.1960 tarihli ve 28 sayılı Kanunun l.ve 2. maddeleri) örnek olarak gösterilmiştir.

Belirtilen bu duruma göre, "Bu meslekten sayılanlar" ibaresiyle kastedilenlerin, yargı teşkilatı içinde yer alan ancak, hakim ve savcılardan farklı görev unvanları taşıyan, buna karşın yine hakim ve savcılar ile aynı işi yapan kişiler olduğu ve yargı teşkilatı dışındaki kişilerin kastedilmediği anlaşılmakta olup; Sayıştay meslek mensuplarının nitelikleri, göreve alınması, atanması, ilerlemesi, tayini, ve terfileri gibi tüm işlemlerinin hakim ve savcılık mesleğindeki benzer işlemlerinden farklı usul ve esaslara tabi olması; ayrıca, Sayıştay meslek mensuplarının Sayıştay Başkanı adına görev yapması; 6085 sayılı Sayıştay Kanunu'nun 63. maddesine göre 2802 sayılı Kanunla ilgilerinin yalnızca aylık, ödenek gibi mali haklar ile sosyal ve diğer haklar yönünden sınırlı olarak kurulmuş olması karşısında; Sayıştay meslek mensuplarının "hakim ve savcılar ile bu meslekten sayılanlar" ibresinde yer alan "bu meslekten sayılanlar" kapsamında olmadığı anlaşıldığından, Sayıştay Başkanlığında Uzman Denetçi olarak görev yapmakta iken 24. Dönem Milletvekili Genel Seçimlerine katılmak üzere görevinden istifa eden davacının, milletvekili adayı olamadığından bahisle yeniden göreve başlatılması yolundaki başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka ve mevzuata uyarlık görülmemiştir.” Şeklinde ortaya çıkmıştır.

 

2.3 Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun Görüşü (*) :

Açılan bir dava üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 29.06.2011 tarihli ve 2011/4-206 E, 2011/461 K sayılı kararında “…Bu noktada, öncelikle konuyla ilgisi bakımından Sayıştay ve kararlarının niteliği konusunda genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.

1924, 1961 ve 1982 Anayasaları, Sayıştay’ı anayasal bir kurum olarak düzenlemişlerdir. Anayasa ve yasalardaki Sayıştay’la ilgili hükümler, belirli bir gelişme süreci içinde kararlılık göstermektedir. 1961 Anayasası’nın Sayıştay’la ilgili hükümleri, 1982 Anayasası’nın 160. maddesinde bazı eklemelerle temelde korunmuştur.

1982 Anayasası’nın Sayıştay konusunda getirdiği yenilik, Sayıştay’ın yargı bölümünde düzenlenmesi ve Sayıştay’ca verilen kesin hükümler hakkında idari yargı yoluna başvurulamamasıdır.

Sayıştay, 1982 Anayasası’nın “Yargı” başlıklı üçüncü bölümünde yer almaktadır.

Ne var ki, Sayıştay’a Anayasa’nın “Yargı” bölümünde yer veren yeni düzenleniş biçimi Sayıştay’ın yüksek yargı yeri olarak nitelendirilmesi için yeterli değildir.

Anayasa’nın “yargı” başlıklı üçüncü bölümünün “Genel Hükümler” başlığını taşıyan I. Ayrımı; mahkemelerin bağımsızlığını, hâkimlik ve savcılık güvencesini, hâkimlik ve savcılık mesleğini, mahkemelerin kuruluşunu ve türlerini, “Yüksek Mahkemeler” başlığını taşıyan II. Ayrımı da, Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Uyuşmazlık Mahkemesi’ni düzenlemektedir. Anayasa’da yüksek yargı organları ve yargı düzenleri tek tek sayılmıştır. Sayıştay, yüksek yargı organları ve herhangi bir yargı düzeni arasında gösterilmemiştir.

Nitekim Sayıştay, yargı bölümünün genel hükümleri ile hâkim ve savcıları ve yüksek mahkemeleri düzenleyen ayrımında değil; idari bir kuruluş olan Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’ndan sonra diğer bir ayrımda yer almaktadır. Sayıştay, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu gibi yargı bölümünde yer almasına karşın, Anayasa’nın 138-158. maddelerinde belirlenen ve düzenlenen yargı organlarından değildir.” Şeklinde görüş ortaya konulmuştur.

 

2.4 Sayıştay’ın Görüşü (*) :

Belirtilen gelişmeler karşısında konu Sayıştay’ca da değerlendirilmiştir. Yapılan değerlendirmeler açılan davalar üzerine ilgili yargı organlarına yazılan yazılarla ortaya konulmuştur. Bu yazılarda; Anayasanın siyasi haklara sınırlama getiren 68. maddesinde, “Hakimler ve savcılar, Sayıştay dahil yüksek yargı organları mensupları” denilmek suretiyle, Sayıştay meslek mensuplarının da hakim ve savcıların tabi oldukları statüye tabi oldukları belirtilmektedir. Nitekim, Sayıştay Kanunu 63. maddesi ile Sayıştay meslek mensupları ile hakim ve savcılar arasındaki bağlantı sadece aylıklar yönünden değil, tüm yönleriyle sağlanmıştır. Söz konusu maddenin 4. fıkrası (2802 sayılı Kanun’un Ek Geçici 1. maddesinde olduğu gibi) Sayıştay meslek mensuplarını aylıklar konusunda hakim ve savcıların aylıkları ile ilişkilendirirken; aynı maddenin 1. fıkrası Sayıştay mensuplarını tüm yönleri ile hakim ve savcılarla irtibatlandırmaktadır. Söz konusu fıkrada ‘aylık, ödenek, mali, sosyal, emeklilik’ derken öteyandan ‘diğer haklar ve teminatlar’ demek suretiyle aylıklarla ilgisi olmayan konuları da kapsamı içine almaktadır. …

Anayasanın 79. maddesinde “Seçimler, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılır” hükmü yer almış ve seçimleri yürütmek görevini Yüksek Seçim Kurulu’na vermiştir. Aynı Anayasa, Yüksek Seçim Kurulunu “yargı” bölümü içinde saymamıştır. Görüldüğü gibi bir kurum veya kurulun ‘yargı’ olup olmamasının yegane ölçütü olarak Anayasanın ‘yargı’ bölümünün 2. ayrımını esas alırsak böylesine yanlış sonuçlara ulaşabiliriz. …

Anayasanın 160. maddesinde; Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Sayıştay’ın kesin hükümleri hakkında ilgililer yazılı bildirim tarihinden itibaren onbeş gün içinde bir kereye mahsus olmak üzere karar düzeltilmesi isteminde bulunabilirler. Bu kararlar dolayısıyla idari yargı yoluna başvurulamaz.” denilmiştir. Yine Anayasanın 164. maddesinde “Kesin hesap kanunu tasarısı ve genel uygunluk bildiriminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, ilgili yıla ait Sayıştay’ca sonuçlandırılamamış denetim ve hesap yargılamasını önlemez ve bunların karara bağlandığı anlamına gelmez” hükmü yer almıştır. Bu maddelerle “kesin hüküm” ve “hesap yargılaması” tabirleri kullanılarak, kararların hem yargısal niteliği, hem de başka yargı yerine başvurulamayacağı ortaya konulmuştur. Anayasanın 148. maddesinde Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay Başkan ve üyeleri meyanında Sayıştay Başkan ve üyelerinin de görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Anayasa Mahkemesince Yüce Divan sıfatıyla yargılanacakları hüküm altına alınmıştır.

 

3. DEĞERLENDİRME:

2010 yılında Kanunlaşan 6085 sayılı Kanunu incelediğimizde, Sayıştay’ın Görevlerini düzenleyen 5’inci maddesinde; “… hesap ve işlemlerinin kanunları ve diğer hukuki düzenlemelere uygun olup olmadığını denetler, sorumluların hesap ve işlemlerinin kamu zararına yol açan hususları kesin hükme bağlar. Denilmiş, Kanunun 11’inci maddesinde Başkanlık, yargı ve karar organlarına yer verilmiştir. 24/4’üncü maddede, “Daire ve kurullarca verilen karar ve görüşler dairesinde karar, tutanak, ilam ve daire görüşünü düzenleyerek bunların gerektirdiği diğer işlemleri yapmak üzere yeterli sayıda denetçi Sayıştay Başkanı tarafından raportör olarak görevlendirilir.” Denilmek suretiyle de dairelerin yargılama sürecine açıklık getirilmiştir. İzleyen maddeler incelendiğinde de yargılama aşamaları ile kararlar üzerine yapılacak işlemler ve bu kararlarla ilgili yargı yolları düzenlenmiştir. Bütün bu düzenlemeler, Sayıştay’ın bir yargı organı olduğunu açıklıkla ortaya koymaktadır. Bununla birlikte Anayasamızda gerekli düzenlemelerin ve değişikliklerin yapılarak, Sayıştay’ın Türk Milleti Adına Hüküm Veren bir yüksek Yargı Organı olduğu vurgulanmalıdır.

 

4. SONUÇ :

Yapılan değerlendirmeler Sayıştay’ın bir yüksek yargı organı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, Anayasa’mızda bir değişikliğe gidilmesinde, yapılacak bu değişikliklerle, Anayasamızın ikinci ayırımında Sayıştay Yargısının düzenlenmesi uygun olacaktır. Bu düzenleme ile yapılması gerekenlerden birincisi, Denetim biriminin konumunun güçlendirilerek ayrı bir birim haline getirilmesi, ikincisi de Sayıştay’ın Yüksek Yargı organları arasındaki yerinin daha kesin bir şekilde ortaya konulmasıdır.

Sonraki aşamada yapılacak düzenleme ile bir yüksek idare mahkemesi olan Danıştay’ın görevleri arasında bulunan vergi yargısının Yüksek Hesap Yargılama kurumu olan Sayıştay bünyesine alınarak, Sayıştay’ın Yüksek Mali Yargı Organı olarak konumlandırılmalıdır. Bu düzenlemenin devamında, Sayıştay üyelerinin seçiminde 1/5’inin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca vergi hakimleri arasından, 1/5’inin Cumhurbaşkanı tarafından Gelir İdaresi personeli arasından, 2/5’inin Sayıştay Uzman Denetçileri 1/5’inin Maliye personeli arasından mevcut seçim usulü ile seçilmesi, savcıların ½’sinin yine HSYK tarafından vergi hakimleri arasından, geriye kalanının da ½’sinin Gelir İdaresinden ½’sinin Maliye Bakanlığı personeli arasından üye seçim şekline uygun olarak seçilmesi, Başsavcının üyeler arasından gösterilecek 2 aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesinin hukuki altyapısı hazırlanmalıdır. Bu hazırlıklarla eş zamanlı olarak savcıların ücretleri ile üyelerin ücretleri konusunda Yargıtay’la paralellik sağlanmalıdır.

Sayıştay üyeleri ile savcıların hakları, teminatları, yargılanmaları, tatilleri aynı paralelde düzenlenmelidir.

Bunlardan sonraki aşamada da Mali Yargılama Usulü Kanununun çıkarılmasının isabetli olacağı düşünülmektedir.

 

(*) Sayıştay İnternet Sayfasından alınmıştır.