Personel Atamalarına Yönelik Bazı Danıştay Kararları

Sosyal Güvenlik - Personel Personel Mevzuatı
Personel Atamalarına Yönelik Bazı Danıştay Kararları
Özeti :

Personel atamaları hakkında merak edilen konulardan bazılarına yönelik Danıştay kararları analiz olarak sitemize konulmuştur. Kamu görevlisi atamalarındaki takdir yetkisinin sınırına, atamaların genel yönetmelik yerine alt normlarla düzenlenmesinin mümkün olamayacağına ve makam tazminatının fiilen çalışma ile ilgili olduğuna yönelik kararlar.

  İhale ve mali konularda DANIŞMANLIK ve EĞİTİM talepleriniz için iletişime geçmek üzere lütfen TIKLAYINIZ

Danıştay 5. Dairesinin 07.12.2015 tarih ve Esas No : 2015/1701 Karar No : 015/9963 nolu kararı

Özet: İdarelere kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabidir.

İsteğin Özeti : Samsun 1. İdare Mahkemesince verilen 26/02/2015 günlü, E:2014/845; K:2015/179 sayılı kararın; dilekçede yazılı nedenlerle, temyizen incelenerek bozulması isteminden ibarettir.

Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.

Danıştay Tetkik Hâkimi Düşüncesi : Kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Beşinci Dairesi'nce dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması kararına itiraz istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği düşünüldü:

Dava, Atakum Belediyesinde belediye başkan yardımcısı olarak görev yapan davacının, uzman kadrosuna atanmasına ilişkin 2.6.2014 tarih ve 215 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Samsun 1. İdare Mahkemesince verilen 26/02/2015 günlü, E:2014/845; K:2015/179 sayılı kararla; yerel yönetim olan belediyelerin başkanlarının yerel seçimler sonucunda belirlendiği hususu dikkate alındığında, kamu yararı ve hizmet gerekleri yönünden, kendisi ile en uyumlu şekilde çalışabilecek başkan yardımcılarını seçme konusunda belediye başkanlarına diğer memurları atama konusundaki takdir yetkisinden daha geniş bir takdir yetkisi tanındığından, tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

Davacı, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 76. maddesinde, kurumların, görev ve unvan eşitliği gözetmeden kazanılmış hak aylık dereceleriyle memurları bulundukları kadro derecelerine eşit veya 68. maddedeki esaslar çerçevesinde daha üst, kurum içinde aynı veya başka yerlerdeki diğer kadrolara naklen atayabilecekleri öngörülmüştür.

Anılan maddeyle İdarelere kamu görevlilerinin naklen atanmaları konusunda takdir yetkisi tanınmış ise de, bu yetkinin kullanımı kamu yararı ve hizmet gerekleriyle sınırlı olup, bu açıdan yargı denetimine tabi bulunduğu, İdare Hukuku'nun bilinen ilkelerindendir.

Dosyanın incelenmesinden, davalı İdare bünyesinde 18/11/1997 tarihinde mühendis olarak göreve başlayan davacının, 10/07/2009 tarihinde belediye başkan yardımcısı olarak atandığı, dava konusu işlemle de belediye başkan yardımcılığı görevinden alınarak, Fen İşleri Müdürlüğüne uzman olarak atandığı; bunun üzerine, bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Davacının belediye başkan yardımcılığı görevini gereği gibi yerine getiremediğine, mesleğinde başarısız olduğuna dair herhangi bir bilgi ve belge dosyaya sunulmadığından, görevinde başarısızlığı ya da yetersizliği ortaya konulmaksızın, sadece takdir yetkisi kapsamında tesis edildiği görülen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddine ilişkin İdare Mahkemesi kararında da hukuki isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Samsun 1. İdare Mahkemesince verilen 26/02/2015 günlü, E:2014/845; K:2015/179 sayılı kararın; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/b fıkrası uyarınca bozulmasına; aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek, yeniden bir karar verilmek üzere, dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, davalı İdare tarafından yatırılan 75,50TL tamamlama harcı ile davacı tarafından yatırılan 75,50TL harç ve 30,00TL posta ücretinin istemleri halinde taraflara iadesine 07/12/2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

 


İdare Davaları Genel Kurulunun 09.12.2013 tarih ve 2011/237 E., 2013/4436 K. Nolu kararı;

Özeti : Kamu personeline yönelik genel hükümlerin yönetmelik dışında daha alt normlarla düzenlenmesi hukuken mümkün değildir.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Milli Eğitim Bakanlığı

Vekili: Hukuk Müşaviri …

Karşı Taraf(Davacı)  : Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası

Vekili  : Av. …

İstemin Özeti : Danıştay Onikinci Dairesi'nin 25/10/2010 günlü, E:2008/5874, K:2010/5224 sayılı kararının, iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması davalı idare tarafından istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir..

Danıştay Tetkik Hakimi : Betül Özyiğit

Düşüncesi : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi görüşülmeyerek dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; "2008/2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu"nun "Genel Açıklamalar" başlıklı 2.6. maddesinde yer alan "kadrolu ya da" ve 2.7 maddesindeki  "...halen silah altında bulunanlar ile..." ibarelerinin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Onikinci Dairesi'nin 25/10/2010 günlü, E:2008/5874, K:2010/5224 sayılı kararıyla; uyuşmazlığın çözümü için, 2008-2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu'nun, "Genel Açıklamalar" başlığı altında yer alan 2.6. maddesindeki; "........kadrolu ya da........" ibaresinin iptali isteminin, sözleşmeli öğretmenliğe görevlendirilenlerden görevine başlamayanlar yönünden ve  göreve başlayıp belirli bir süre çalışıp ayrılanlar yönünden ayrı ayrı incelenmesi gerektiği; iptali istenen Kılavuz hükmünün, sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilenlerden göreve başlamayanların kadrolu öğretmenlik için 1 yıllık süre geçmeden atanma başvurusunda bulunamayacaklarına ilişkin kısmının, 657 sayılı Kanun'un 63. maddesi ile Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 17. maddesi hükümlerine uygun olduğu ve üst hukuk normlarına aykırılık oluşturmadığı; dolayısıyla, süresinde göreve başlamayan sözleşmeli öğretmenlerin, 1 yıl süreyle kadrolu öğretmen olarak atanmalarının mümkün olmadığı anlaşılmakta olup, iptali istenen  "kadrolu ya da" ibaresinde, süresinde göreve başlamayanlar yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı; sözleşmeli öğretmen olarak istihdam edilenlerden göreve başlayıp belirli bir süre çalıştıktan sonra ayrılanların kadrolu öğretmenliğe atanmak için bir yıl geçmeden atanma başvurusunda bulunamayacaklarını öngören kısmı açısından durum irdelendiğinde ise, dayanağını Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nden alan ve bu Yönetmelikte öngörülmeyen bir koşulu içeren dava konusu 2008/2 Öğretmenlik İçin Başvuru ve Atama Kılavuzu'nun Yönetmelik hükümlerini daraltıcı nitelik taşıdığı ve bu haliyle de anılan ibarenin üst hukuk normuna aykırı olduğu, ayrıca 657 sayılı Kanun'un 94. ve 97. maddelerinde bekleme süreleri yönünden ilgililerin durumlarına göre ayrıntılı bir şekilde yer verilen düzenlemenin de dikkate alınmadığı, başka bir ifade ile belli bir süre görev yapıp daha sonra görevden ayrılanların durumlarına uygun bekleme süreleri yönünden, genel düzenlemeye uygun bir ayrım yapılmadığı sonucuna varıldığı; Milli Eğitim Bakanlığı'nın hangi  nitelik ve şartlarda öğretmen alınacağı konusunda takdir yetkisi bulunmakla beraber, bu kuralları belirleyen kılavuzun, dayanak aldığı kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı olmaması gerektiği; dava konusu Kılavuz'un  "Genel Açıklamalar" başlıklı 2.7 maddesinde, "Kadrolu ve sözleşmeli öğretmenlik için yapılacak başvurularda; askerlik hizmetini tamamlamış, en erken Aralık-2008 celbine kadar erteletmiş ya da bu hizmetten muaf olma şartı aranacaktır. ''Halen silah altında bulunanlar ile'' bakaya kalmış olanların başvuruları kabul edilmeyecektir." hükmüne yer verilmek suretiyle halen silah altında bulunanların, başka bir ifade ile askerlik görevini ifa etmekte olanların kadrolu ya da sözleşmeli öğretmen olarak atanmak istemiyle yapacakları başvurularının kabul edilmeyeceği kuralına yer verildiği; 657 sayılı Kanun'un 48/A-6 maddesinde; askerlik durumu itibarıyla; askerlikle ilgisi bulunmamak, askerlik çağına gelmemiş bulunmak, askerlik çağına gelmiş ise muvazzaf askerlik hizmetini yapmış yahut ertelenmiş veya yedek sınıfa geçirilmiş olmak şartlarını taşıyanların memurluk görevine atanabilecekleri hüküm altına alınmışken, 48/B maddesinde; ''Hizmet göreceği sınıf için 36. ve 41. maddelerde belirtilen öğretim ve eğitim kurumlarının birinden diploma almış olmak, kurumların özel kanun veya diğer mevzuatında aranan şartları" taşımanın,  özel şartlar başlığı altında kurala bağlandığı;

Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin "Atama Şartları" başlıklı 6. maddesinde de, öğretmenlik görevine atanacaklarda, 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinde belirtilen genel şartlar yanında özel şartların da aranacağı belirtilirken, özel şartlar arasında askerlikle ilgili herhangi bir kurala yer verilmediği;  yine aynı Yönetmeliğin "Başvuru ve Tercihler" başlıklı 12. maddesinde ise, öğretmenlik için başvuracaklarda aranacak şartlar, kimlerin başvuruda bulunabileceği, başvuru yeri, süresi ile başvuruda bulunacaklardan istenecek belgeler ve atamaya ilişkin diğer hususların Bakanlıkça hazırlanacak kılavuzda belirtileceği, öğretmenlik için bu Yönetmelikte belirtilen genel ve özel şartları taşıyanların başvurularının kabul edileceğinin hüküm altına alındığı, 657 sayılı Kanunu’nun 48. maddesinde, askerlik durumu itibariyle A-6 bendinde yer alan hallerden birine durumu uyanların Devlet memurluğuna girebilmelerinin mümkün olması, anılan Kanun'un 48/B-2 maddesi gereğince belirlenecek özel şartların (A) bendinde sayılı genel şartlara aykırı olamayacağı, kurumların genel, objektif düzenleyici nitelikteki idari tasarruflarıyla genel şartları daraltacak şekilde hükümler getiremeyeceği hususları dikkate alındığında; halen silah altında bulunanların öğretmenlik başvurularının kabul edilmeyeceği yönündeki düzenlemede hukuka uyarlık bulunmadığı; öte yandan, sözleşmeli veya kadrolu olarak memuriyete yerleştirmesi veya ataması yapılıp da halen silah altında olduğundan bahisle yerleştirmesi veya ataması iptal edilen kişilerin açtıkları davalarda, Danıştay'ın yerleşik kararlarıyla; ilan edilen kadrolara yerleştirilmelerinin yapılıp yapılmayacağının veya hangi tarihte yapılacağının belli olmaması, askerlik hizmetinin ifasına ilişkin planlamanın şahsın iradesinden ziyade idare tarafından tek taraflı olarak yapılması, askerlik hizmetinin ertelenemeyecek nitelikte ve yapılması zorunlu olan vatan hizmeti olması, askerliğini yapmayan kişilerin kamu görevine atanmasına engel hal bulunmaması, bu kişilerin kamu hizmetine başlar başlamaz askere gitmelerine de engel bir halin bulunmaması, silah altında bulunan kişilerin kamu görevine atanmalarının engellenmesinin adalet ve hakkaniyetle bağdaşmadığı hususları dikkate alınarak, silah altında olup da kamu görevine yerleştirmesi veya ataması yapılanlarla ilgili olarak ortaya çıkan boşluğun, askerlik hizmetini ifa edenler lehine sonuçlar doğuracak şekilde yorumlandığı gerekçesiyle, dava konusu Kılavuz'un Genel Açıklamalar başlıklı 2.6. maddesinde yer alan "...kadrolu ya da..." ibaresinin iptali isteminin, sözleşmeli öğretmen olarak görevlendirilip, süresinde görevine başlamayanlar yönünden reddine, görevine başlayıp belirli bir süre çalışıp ayrılanlar yönünden iptaline, yine Kılavuzun 2.7 maddesinde yer alan, "halen silah altında bulunanlar ile''  ibaresinin iptaline karar verilmiştir.

Davalı idare, bu kararın iptale ilişkin kısmının hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.

Uyuşmazlığın çözümü için, genel olarak, idarenin düzenleme yetkisinin kapsamı ve bu bağlamda idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisi üzerinde durulmalıdır. Anayasa'nın 124. maddesinde "Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler. Hangi yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanacağı kanunda belirtilir." hükmü, idarenin özerk ve türev düzenleme yetkisinin Anayasal dayanağını oluşturmaktadır.

İdarenin düzenleme yetkisinin aslında ikincil,  türev nitelikte olduğu hususunda bir duraksama bulunmamaktadır. Anayasa'ya göre, idarenin, düzenleme yetkisini yasalar çerçevesinde ve yasalara uygun olarak kullanması gereklidir. Yasanın öngördüğü düzenleme yetkisinin yine yasada belirtildiği gibi kullanılması, yasa hükmü bir konunun yönetmelikle düzenlenmesini öngörüyorsa düzenlemenin yönetmelikle yapılması; ayrıca, yönetmelikten sonra gelen düzenlemelerle yönetmelik kurallarının aşılmaması zorunludur. İdare hukukunda normlar hiyerarşisinde yönetmeliklerden sonra gelen düzenleyici işlemlerden olan genelgeler, kılavuzlar ve genel yazılar ise, bir yönetmeliğe veya üst hukuk normuna dayalı olarak hazırlanır. Genelgeler, kılavuzlar ve genel yazılar ile yönetmelik ve/veya üst hukuk normu hükümlerinin açıklık getirilmek suretiyle uygulamaya geçirilmesi amaçlanır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlığa bakıldığında, davalı idarenin dava konusu alandaki düzenleme yetkisinin ve bu yetkinin hukuka uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının irdelenmesi gerekmektedir.

3797 sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun'un 59. maddesinde, Bakanlığın, Kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer emirlerle düzenlemekle görevli ve yetkili olduğu belirtilmiştir.

3011 sayılı Resmi Gazetede Yayımlanacak Olan Yönetmelikler Hakkında Kanun’da, başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerinin kamu personeline ait genel hükümleri kapsayan yönetmeliklerin Resmi Gazete'de yayımlanacağı kurala bağlanmıştır.

Dava konusu Kılavuz hükümlerinde ise, kurumun üst norm niteliğindeki özel yasa ile ilgili diğer mevzuatında yer alan düzenlemelerde bu yönde herhangi bir sınırlama getirilmemiş olmasına karşın, sözleşmeli öğretmen iken görevinden ayrılanlara bir yıl süreyle kadrolu öğretmenliğe; askerlik görevini ifa eden kişilere ise, hem sözleşmeli öğretmenliğe hem de kadrolu öğretmenliğe başvuru imkanı tanınmamıştır. Buna göre, bir kamu kuruluşunun kamu personeline ait genel hükümlerinin yönetmelik dışında daha alt bir normla düzenlenmesi belirtilen Kanun hükümlerine aykırı olacağından, sözleşmeli ve kadrolu öğretmen olarak görevlendirilecek kişilerde aranacak şartların da yönetmelik şeklinde hazırlanması ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe konulması gerekmektedir. Dolayısıyla yönetmeliğe göre alt norm niteliğinde bulunan ve Resmi Gazete'de yayımlanmayan Kılavuz hükümlerinde bu yönleriyle hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Danıştay Onikinci Dairesi'nin 25/10/2010 günlü, E:2008/5874, K:2010/5224 sayılı kararının belirtilen gerekçeyle onanmasına, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/12/2013 gününde esasta oybirliği, gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.  

GEREKÇEDE KARŞI OY

X- Anayasa'nın dördüncü bölümünde yer alan Siyasi Haklar ve Ödevler başlığı altında yer alan 70. maddesinde, "Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden başka hiçbir ayırım gözetilemez." hükmü;

128. maddesinin 2. fıkrasında, "Memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir. Ancak, malî ve sosyal haklara ilişkin toplu sözleşme hükümleri saklıdır." hükmü yer almıştır.

Anılan Anayasa hükümlerine göre, kamu hizmetlerine girme hakkı Anayasa'nın Siyasi Haklar ve Ödevler başlığı altında düzenlenmiş olup, bu nitelikteki haklara getirilecek sınırlamaların mutlaka kanun ile düzenlenmesi zorunludur.

Bu kapsamda, uyuşmazlık konusu olayda, herhangi bir yasal düzenleme yapılmaksızın, davalı idarece hazırlanan Kılavuz hükümleri ile, sözleşmeli ve kadrolu öğretmenliğe girişte kısıtlayıcı hükümler getiren dava konusu düzenlemelerde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Bu nedenle, temyize konu Daire kararının iptale ilişkin kısmının yukarıda anılan gerekçe ile onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.

GEREKÇEDE KARŞI OY

XX- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Onikinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın iptale ilişkin kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile kararın temyize konu kısmının aynen onanması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararına gerekçe yönünden katılmıyorum.


Danıştay 11. Dairesinin 26.12.2006 tarih ve 2004/5151 E., 2006/6415 K. Nolu kararı;

Özet: 18.7.2002 tarihinde atandığı Daire Başkanlığı görevini 18.12.2002 tarihine kadar yürüten davacının 6 ay süreyle Daire Başkanlığı yapmaması nedeniyle (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin (10/a) sırası uyarınca makam tazminatından ve buna bağlı olarak görev tazminatından yararlanmasına imkan bulunmadığından, davacının makam ve görev tazminatının kesilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık, bu işleme karşı açılan davada dava konusu işlemi iptal eden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

İsteğin Özeti: PTT Genel Müdürlüğünde Daire Başkanı olarak görev yapmakta iken Genel Müdürlük Müşaviri olarak atanan davacının görev ve makam tazminatının kesilmesine ilişkin işlemin, altı aydan fazla süreyle Daire Başkanı olarak görev yaptığından bahisle söz konusu tazminatların ödenmesi gerektiği iddiasıyla iptali istemiyle açılan davada; 22.7.2002 tarihinde Daire Başkanlığına, 17.12.2002 tarihinde de Genel Müdürlük Müşavirliğine atanan davacıya bu kararın 17.12.2002 tarihinde APS ile gönderilmesine karşın yıllık izin ve sıhhi izin sonrasında yeni görevine 11.3.2003 tarihinde başladığı, bu durumda Daire Başkanlığı görevine başladığı 22.7.2002 tarihi ile bu görevden ayrılarak müşavirlik görevine başladığı 11.3.2003 tarihleri arasında 6 aydan fazla süreyle daire başkanı olarak görev yapan davacıya makam ve görev tazminatının ödenmesine devam edilmesi gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar veren Ankara 8. İdare Mahkemesinin 31.5.2004 günlü ve E:2003/741, K:2004/890 sayılı kararının; hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi: Sibel Kaya Saçmalı Düşüncesi: Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı: Handan Yağuş Düşüncesi: PTT Genel Müdürlüğünde daire başkanı olarak görev yapmakta iken Genel Müdürlük müşaviri olarak atanan davacının görev ve makam tazminatının, kesilmesine ilişkin işlemi iptal eden mahkeme kararının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

657 sayılı kanuna ekli 570 sayılı KHK nun 10. maddesiyle değişik IV sayılı makam tazminatı cetvelinin 10/a sırasına göre makam tazminatı ödenebilmesi için, anılan cetvelin 5.6.7 ve 8 sıralarında yazılı kadro ve görevlerde fiilen 6 ay çalıştıktan sonra 657 sayılı yasanın 43. maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atanmak gerekmektedir.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının PTT Genel Müdürlüğünde daire başkan yardımcısı olarak çalışmakta iken 22.7.2002 tarihinde Daire Başkanlığı kadrosuna atandığı ancak ... tarafından Personel Daire Başkanlığı ile Eğitim Daire Başkanlığının tek daire haline getirilmesine ilişkin işlemin iptali talebiyle açtığı davada Ankara ll.İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine davacının 17.12.2002 tarihinde Genel Müdürlük Müşavirliğine atandığı ve bu tarihte izinli olduğundan görev değişikliği 17.12.2002 tarihinde APS ile tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

657 sayılı yasada izinli bulunulan süre içinde nakil işleminin tebliğ edilemeyeceğine dair engelleyici bir hüküm yer almamakta olup, memurun atama emrini tebellüğ etmesi ile birlikte yeni bir hukuki statüye girmesi ile eski kadro göreviyle hukuki alaka ve irtibatıda kesilmektedir.

Bu durumda davacının 6 ay süreyle daire başkanlığı görevini yapmaması nedeniyle IV sayılı makam tazminatı cetvelinin 10/a sırası uyarınca makam tazminatı ve görev tazminatından yararlanmasına imkan bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline yönelik olarak verilen mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:

657 sayılı Devlet Memurları Kanununun Ek 26. maddesinin (a) bendinde, bu kanuna ekli (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinde unvanları yazılı görevlerde bulunanlara hizalarında gösterilen gösterge rakamlarının memur aylıklarına uygulanan katsayı ile çarpımı sonucu bulunan miktarda makam tazminatı ödeneceği hükme bağlanmış, anılan (IV) sayılı Cetvelin 7. sırasında, birinci dereceli kadroya atanmış olmak şartıyla; Başbakanlık, Bakanlık, Müsteşarlık, Kurum Başkanlığı ve Müstakil Genel Müdürlüklerin Merkez Teşkilatı Daire Başkanı kadrolarına atananlar. (Bütçe Dairesi Başkanı hariç),......,(10/a) sırasında, 5,6,7 ve 8'inci sıralarda yazılı kadro ve görevlerde fiilen altı ay çalıştıktan sonra bu kanunun 43. maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atananlar için makam tazminatı gösterge rakamı tespit edilmiş, anılan 43. maddenin (B) bendinin üçüncü paragrafında ise "müşavir" unvanına yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenleme uyarınca (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin (10/a) sırasına göre makam tazminatı ödenebilmesi için, anılan cetvelin. 5,6,7 ve 8. sıralarında yazılı kadro ve görevlerde fiilen 6 ay çalıştıktan sonra 657 sayılı Yasanın 43. maddesinin (B) bendinin üçüncü paragrafında belirtilen kadro ve görevlere atanmak gerekmektedir.

Diğer taraftan, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 62. maddesinde, ilk defa veya yeniden veyahut yer değiştirme suretiyle; aynı yerdeki görevlere atananlar atama emrinin kendilerine tebliğ gününü, başka yerdeki görevlere atananlar, atama emirlerinin kendilerine tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde o yere hareket ederek belli yol süresini izleyen iş günü içinde işe başlamak zorunda oldukları, memurun izinli ve raporlu olması tebligata engel olmamakla beraber bu sürelerin izin ve rapor müddetinin bitiminden başlayacağı belirtilmiş, "İzin veya geçici görevde iken görev yeri değiştirilen memurların aylıkları" başlıklı 170. maddesinde ise, kanuni izinlerin kullanılması sırasında veya geçici bir görevde iken asıl görev yeri değiştirilen memurların aylıklarının, izin veya geçici görevin sona ermesine kadar eski görev yerlerinde kadro tasarrufundan ödeneceği hükmüne yer verilmiştir.

Mevzuatımızda memura izinli bulunduğu süre içinde nakil işleminin tebliğ edilemeyeceğine dair engelleyici bir hüküm yer almamakta olup bu anlamda memur atama emrini tebellüğ etmesi ile birlikte yeni bir hukuki statüye girmekte, eski kadro göreviyle hukuki alaka ve irtibatı kesilmektedir. Bu nedenle memur, atama emrini tebellüğ etmekle birlikte yeni kadro görevi için öngörülen aylığa da hak kazanmaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, PTT Genel Müdürlüğünde Daire Başkan yardımcısı olarak görev yapmakta iken 18.7.2002 günlü Yönetim Kurulu Kararı ile Daire Başkanlığına atanan ve bu görevine 22.7.2002 tarihinde başlayan, yıllık ve sıhhi iznini kullandığı 17.12.2002 tarihinde de müşavir olarak ataması yapılan davacının "APS" yoluyla tebliğ edilen atama işlemini 18.12.2002 tarihinde tebellüğ ederek 11.3.2003 tarihinde yeni görevine başladığı, davalı idarece davacının fiilen altı ay makam tazminatı ödenmesini gerektiren görevde bulunmadığından bahisle makam tazminatı ve buna bağlı olarak ödenen görev tazminatının kesilmesi üzerine anılan işlemin iptali istemiyle temyizen bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, 18.7.2002 tarihinde Daire Başkanı olarak atanan davacının, 18.12.2002 tarihinde müşavirliğe atanmasına ilişkin işlemi tebellüğ etmesiyle birlikte bu tarihten itibaren eski kadrosuyla ilişiği kesilmiş olup yeni bir hukuki statüye girdiği açıktır.

Bu durumda, 18.7.2002 tarihinde atandığı Daire Başkanlığı görevini 18.12.2002 tarihine kadar yürüten davacının 6 ay süreyle Daire Başkanlığı yapmaması nedeniyle (IV) sayılı Makam Tazminatı Cetvelinin (10/a) sırası uyarınca makam tazminatından ve buna bağlı olarak görev tazminatından yararlanmasına imkan bulunmadığından, davacının makam ve görev tazminatının kesilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık, bu işleme karşı açılan davada dava konusu işlemi iptal eden idare mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle Ankara 8. İdare Mahkemesinin 31.5.2004 günlü ve E:2003/741, K:2004/890 sayılı kararının bozulmasına, fazla alınan 15.30 YTL harcın istemi halinde davalı idareye iadesine, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere adı geçen mahkemeye gönderilmesine 26.12.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.