Hakediş Ödemelerinde Öncelik Sıralaması

Hizmet Alımları Öncelik Sıralaması / Projeler
Hakediş ödemelerinde öncelik sıralaması
Özeti :

Hakediş ödemeleri yapılırken öncelik sıralaması vardır. İşçi alacağı, net maaş olarak, herşeyden önce gelir. Daha sonra mahkeme ilamları, sonra da kamu borçları önceliklidir. Alacağın temliki ödemede öncelikli değildir.

  İhale ve mali konularda DANIŞMANLIK ve EĞİTİM talepleriniz için iletişime geçmek üzere lütfen TIKLAYINIZ

Hakediş ödemeleri yapılırken öncelik sıralaması karşımıza iki türlü çıkmaktadır: İdarelerin nakit sıkıntısından kaynaklı ödemelerinde öncelik sıralaması, yükleniciye düzenlenen hakediş üzerinde alacaklıların öncelik sıralaması.

Öncelikle ödemelerde öncelik sıralamasına dikkatleri çekecek olursak; 5018 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre

“Kamu idarelerinin nakit mevcudunun tüm ödemeleri karşılayamaması halinde giderler, muhasebe kayıtlarına alınma sırasına göre ödenir. Ancak, sırasıyla kanunları gereğince diğer kamu idarelerine ödenmesi gereken vergi, resim, harç, prim, fon kesintisi, pay ve benzeri tutarlara, tarifeye bağlı ödemelere, ilama bağlı borçlara, ödenmemesi halinde gecikme cezası veya faiz gibi ek yük getirecek borçlara ve ödenmesi talep edilen emanet hesaplarındaki tutarlara öncelik verilir.”

Görüleceği üzere 5018 sayılı Kanunda bir kısım alacaklara nakit yetersizliği hallerinde öncelik verilmiştir. Ancak, söz konusu uygulama nakit mevcudunun yetersiz olması durumunda idarelerin öncelikle hangi ödemeleri yapacağına yöneliktir. Merkezi Yönetim Muhasebe Yönetmeliğinin 238 inci maddesinde de nakit yetersizliği nedeniyle ödenemeyip de bütçe emanetleri hesabına alınan tutarların ödenmesinde alınış sırasının takip edileceği hüküm altına alınmıştır.

Nakit mevcudunun bulunduğu ancak, yüklenicinin alacaklarında hak talep edenlerin birden fazla olduğu hallerde nasıl hareket edileceği ise ciddi tereddüt konusu olmakta ve idarelerce hatalar yapılmaktadır.

Hakediş üzerinde alacaklar şu şekilde sınıflandırılabilir: İşçilerin alacakları, kamu alacakları, ilama bağlı alacaklar ve yüklenicinin alacakları. Bu alacakların birbirine bakar tarafıyla önceliği var mıdır, hakediş ödemesi yapılırken öncelikle hangi alacaklara dikkat edilmesi gerekir? Bu soruların cevabını veren net bir düzenleme bulunmamakla birlikte 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile sair düzenlemeler bu konuda bizlere yardımcı olmaktadır. Çünkü kamu alacaklarının önceliği ile yüklenicilerin alacakları üzerinde uygulanacak icra ve iflas kanunu hükümleri, kanaatimizce var olan ancak kıt bir kaynağın öncelikle nasıl dağıtılacağına yönelik fikirler vermektedir.

6183 sayılı Kanununun 21 inci maddesinin son fıkrasında amme alacaklarının borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde imtiyazlı alacak olarak dikkate alınacağı hüküm altına alınmıştır:

“Borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde amme alacakları imtiyazlı alacak olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 206 ncı maddesinin üçüncü sırasında, bu sıranın önceliğini alan alacaklar da dahil olmak üzere tüm imtiyazlı alacaklar ile birlikte işleme tabi tutulur.”

2004 sayılı Kanunun 206 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında ise şu hüküm yer almaktadır:

“Teminatlı olup da rehinle karşılanmamış olan veya teminatsız bulunan alacaklar masa mallarının satış tutarından, aşağıdaki sıra ile verilmek üzere kaydolunur:

Birinci sıra:

A) İşçilerin, iş ilişkisine dayanan ve iflâsın açılmasından önceki bir yıl içinde tahakkuk etmiş ihbar ve kıdem tazminatları dahil alacakları ile iflâs nedeniyle iş ilişkisinin sona ermesi üzerine hak etmiş oldukları ihbar ve kıdem tazminatları,

B) İşverenlerin, işçiler için yardım sandıkları veya sair yardım teşkilatı kurulması veya bunların yaşatılması maksadıyla meydana gelmiş ve tüzel kişilik kazanmış bulunan tesislere veya derneklere olan borçları,

C) İflâsın açılmasından önceki son bir yıl içinde tahakkuk etmiş olan ve nakden ifası gereken aile hukukundan doğan her türlü nafaka alacakları.

İkinci sıra:

Velâyet ve vesayet nedeniyle malları borçlunun idaresine bırakılan kimselerin bu ilişki nedeniyle doğmuş olan tüm alacakları;

Ancak bu alacaklar, iflâs, vesayet veya velâyetin devam ettiği müddet yahut bunların bitmesini takip eden yıl içinde açılırsa imtiyazlı alacak olarak kabul olunur. Bir davanın veya takibin devam ettiği müddet hesaba katılmaz.

Üçüncü sıra:

Özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklar.

Dördüncü sıra:

İmtiyazlı olmayan diğer bütün alacaklar.”

İcra ve İflas Kanununda yer verilen hüküm alacaklarda öncelik sıralamasına yönelik olarak genel bir mantığı bizlere vermektedir. Buna göre öncelikle işçilik alacakları, daha sonra 6183 sayılı Kanundan kaynaklı olarak kamu alacakları ödenmektedir. Ancak, iflas veya tasfiye hususları olmadığı hallerde de 4857 sayılı İş Kanunu hükümlerine göre hareket edilecektir.

İş Kanunu’nun 36 ncı maddesinde kamu idarelerinin işçilik haklarından dolayı sorumlu oldukları ifade edilir:

“Genel ve katma bütçeli dairelerle mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanuna veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hakedişlerinden öderler.

Bunun için hakediş ödeneceği ilgili idare tarafından işyerinde şantiye şefliği işyeri ilân tahtası veya işçilerin toplu bulunduğu yerler gibi işçilerin görebileceği yerlere yazılı ilân asılmak suretiyle duyurulur. Ücret alacağı olan işçilerin her hakediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmez.

Anılan müteahhitlerin bu işverenlerdeki her çeşit teminat ve hakedişleri üzerinde yapılacak her türlü devir ve el değiştirme işlemleri veya haciz ve icra takibi bu işte çalışan işçilerin ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.

Bir işverenin üçüncü kişiye karşı olan borçlarından dolayı işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılacak haciz ve icra takibi, bu işyerinde çalışan işçilerin icra kararının alındığı tarihten önceki üç aylık dönem içindeki ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.

Bu maddede kamu tüzel kişilerine ve bazı teşekküllere verilen yetkileri 2 nci maddenin altıncı fıkrası gereğince sorumluluk taşıyan bütün işverenler de kullanmaya yetkilidir.”

Yukarıda yapılan genel açıklamalar ve yer verilen mevzuat düzenlemeleri çerçevesinde aşağıdaki tespitlerin yapılabilmesi mümkündür.

  • Hakediş ödemeleri yapılırken öncelikle işçi alacaklarının bulunup bulunmadığı kontrol edilecektir. İşçi alacağının olduğu hallerde kamu veya mahkeme alacakları dikkate alınmayacaktır.
  • İdarelerce hakediş ödemeleri yapılırken dikkate alınacak işçilik alacakları, işçilerin ellerine geçecek ödemelerdir. Bu sebeple brüt tutarlar üzerinden değil, net tutarlar üzerinden işçilik alacaklarına öncelik verilecektir.
  • Vergi veya SGK borcu işçi alacağına göre ikincil sıradadır.
  • Mahkeme ilamının bulunduğu bir yerde, vergi veya SGK borcu mahkeme kanalıyla gelmediği müddetçe ikincil sıradadır.
  • Yüklenicinin alacağını temlik etmiş olması, ne işçi alacaklarının ne de mahkeme ve kamu alacaklarının hakedişlerden kesilmesine engel değildir.
  • Yüklenicinin iflas veya tasfiye hükümlerine tabi olması işçi alacaklarının öncelik sıralamasını değiştirmemektedir. Ancak, iflas veya tasfiye şartlarında kamunun alacakları en son sırada yer almaktadır.

Hakediş ödemelerinde öncelik sıralamasına yönelik olarak aşağıya bazı kararlar ve düzenlemeler eklenmiştir.

“Bu kuruluşların sigorta primlerini hak edişlerden mahsup etmeleri ve kalanını ödemeleri icabeder. Keza, ihale ile iş alanların yatırmış oldukları teminat, prim borcunun bulunmadığına dair Kurumdan bilgi gelmedikçe iade edilemez. Prim borçlusu olan Limited Şirket, davacıdaki alacağını temlik etmiş olsa bile davacı, Kuruma karşı sorumluluktan kurtulamaz. Zira 83. maddeyle getirilen hüküm buyurucu nitelikte bir hükümdür.

Açıklanan nedenlerle mahkemece yapılacak iş, davacı tarafından sözü edilen Limited Şirkete ihale edilen iş dolayısıyla ne miktar ödeme yapıldığını araştırıp saptamak, 83.madde çevresinde prim borcunu ödemelerden mahsup etmek, ödemeler prim borcunu karşılamadığı takdirde ayrıca yatırılan teminata başvurmak ve varılacak sonuç uyarınca karar vermekten ibarettir.” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.04.2001 tarih ve Esas: 2002/21-201, Karar: 2002/297 nolu kararı)

Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 2005/2 Seri Nolu Tahsilat İç Genelgesine[1] göre;

“Bakanlığımıza intikal eden olaylardan, ihale makamları nezdindeki teminat ve istihkaklar üzerine tatbik edilen hacizler ile işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılan hacizlerin işçi ücretlerini kapsayıp kapsamayacağı hususunda tereddüde düşüldüğü anlaşılmış olup konu hakkında aşağıdaki açıklamaların yapılmasına gerek duyulmuştur.

4857 sayılı İş Kanununun “Ücret ve ücretin ödenmesi” başlıklı 32 nci maddesinde, genel anlamda ücretin bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olduğu, ücretin en geç ayda bir ödeneceği, iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile ödeme süresinin bir haftaya kadar indirilebileceği, iş sözleşmelerinin sona ermesinde işçinin ücreti ile kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesinin zorunlu olduğu, ücret alacaklarında zamanaşımı süresinin beş yıl olduğu öngörülmüştür.

Anılan Kanunun “Kamu makamlarının ve asıl işverenlerin hak edişlerinden ücret kesme yükümlülüğü” başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrasında, “Genel ve katma bütçeli daireler ile mahalli idareler veya kamu iktisadi teşebbüsleri yahut özel kanunla veya özel kanunla verilmiş yetkiye dayanılarak kurulan banka ve kuruluşlar; asıl işverenler müteahhide verdikleri her türlü bina, köprü, hat ve yol inşası gibi yapım ve onarım işlerinde çalışan işçilerden müteahhit veya taşeronlarca ücretleri ödenmeyenlerin bulunup bulunmadığının kontrolü, ya da ücreti ödenmeyen işçinin başvurusu üzerine, ücretleri ödenmeyen varsa müteahhitten veya taşeronlardan istenecek bordrolara göre bu ücretleri bunların hak edişlerinden öderler.” hükmü yer almakta olup bu düzenleme, sayılan işlerde müteahhit veya taşeronlarca çalıştırılmış işçilerin ücret alacakları bulunup bulunmadığını tespit külfetini yine maddede belirtilen ihale makamlarına yüklemiş bulunmaktadır.

Maddenin ikinci fıkrası ile de bahse konu ödevi yerine getirmek için izlenecek yöntem “Bunun için hak ediş ödeneceği ilgili idare tarafından işyerinde şantiye şefliği iş yeri ilan tahtası veya işçilerin toplu bulunduğu yerler gibi işçilerin görebileceği yerlere yazılı ilan asılmak suretiyle duyurulur. Ücret alacağı olan işçilerin her hak ediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarından fazlası hakkında adı geçen idarelere herhangi bir sorumluluk düşmez.” şeklinde belirtilmiştir.

Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında “Anılan müteahhitlerin bu işverenlerdeki her çeşit teminat ve hak edişleri üzerinde yapılacak her türlü devir ve el değiştirme işlemleri veya haciz ve icra takibi bu işte çalışan işçilerin ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.

Bir işverenin üçüncü kişiye karşı olan borçlarından dolayı işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılacak haciz ve icra takibi, bu işyerinde çalışan işçilerin icra kararının alındığı tarihten önceki üç aylık dönem içindeki ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan maddenin son fıkrasında yapılan “Bu maddede kamu tüzel kişilerine ve bazı teşekküllere verilen yetkileri 2 nci maddenin altıncı fıkrası gereğince sorumluluk taşıyan bütün işverenler de kullanmaya yetkilidir.” şeklindeki düzenleme ile de maddenin sadece müteahhitlik ve taşeronluk hizmetlerine yönelik uygulanmayacağı hususuna açıklık getirilmiştir.

Kanunun bahsi geçen 2 nci maddesinin altıncı fıkrasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi tanımlanmış, bu ilişkide asıl işverenin, alt işverenin işçilerine karşı o iş yeri ile ilgili olarak, İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumlu olduğu hükme bağlanmıştır.

Yukarıda belirtilen hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, gerek müteahhitlik gerekse diğer iş kollarında faaliyette bulunan kişilerin ödenmemiş amme borçları nedeniyle ihale makamları nezdindeki teminat ve istihkakları üzerine tatbik edilen hacizler nedeniyle yapılacak kesintilerin, işçilerin her hakediş dönemi için olan ücret alacaklarının üç aylık tutarı hariç bırakılarak uygulanması gerekmektedir. Hakediş dönemlerinin aylık olması halinde ise haciz dışı bırakılacak işçi ücretlerinin ilgili aya ait işçi ücretleri olduğu tabiidir.

Diğer taraftan, haciz tatbik edilebilecek hakediş tutarının belirlenmesinde esas alınması gereken ücret kavramından, kesintiler yapıldıktan sonra işçinin eline geçen net ücret tutarının anlaşılması gerekmekte olup bu şekilde tespit edilen ücret tutarları dışında ise hakedişlerin haczini engelleyecek bir unsur bulunmamaktadır.

4857 sayılı Kanunun 36 ncı maddesinin dördüncü fıkrasında “Bir işverenin üçüncü kişiye karşı olan borçlarından dolayı işyerinde bulunan tesisat, malzeme, ham, yarı işlenmiş ve tam işlenmiş mallar ve başka kıymetler üzerinde yapılacak haciz ve icra takibi, bu işyerinde çalışan işçilerin icra kararının alındığı tarihten önceki üç aylık dönem içindeki ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde hüküm ifade eder.” hükmü yer almaktadır.

6183 sayılı Kanun gereğince yapılacak takiplerde, söz konusu hüküm, haciz varakasının imzalandığı tarih esas alınarak işçilerin bu tarihten önceki üç aylık net ücret alacaklarının ödenmediğinin iddia edilmesi ve bu yönde tespitin bulunması halinde, ücret alacaklarını karşılayacak kısım ayrıldıktan sonra, kalan kısım üzerinde icrai takibat yapılmak suretiyle uygulanacaktır.

Ayrıca, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 34 üncü maddesinde teminat olarak kabul edilecek değerler sayılmış ve maddenin son fıkrasında “Her ne suretle olursa olsun, idarece alınan teminatlar haczedilemez ve üzerine ihtiyati tedbir konulamaz.” hükmüne yer verilmiştir.

Buna göre, Kamu İhale Kanunu kapsamında yapılan ihalelerde idarece alınan teminatların idarede bulunduğu sürede haczi söz konusu olmayıp, bu teminatların yükleniciye iadesi sırasında (banka teminat mektupları verildiği amacın dışında paraya çevrilemeyeceğinden bu mektuplar hariç) haciz uygulanabilecektir.

 

[1] Benzer bir yaklaşım Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun 36385208-949 sayılı ve hizmet alımları kapsamında çalıştırılan işçilerin hakları başlıklı yazısında da aynen müşahede edilmektedir.